top of page

KBLAN TRAGNA

  • Yazarın fotoğrafı: Erlik Han Yolcu
    Erlik Han Yolcu
  • 8 Kas 2024
  • 9 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 11 Oca

Esasında çalışmaların ilk başlarında Tragna ismi yoktu. O zamanlarda Tisan Sistemi ya da Tisan Ekolü denmekteydi. Tisan ismi de, kullanılan alfabenin ismi olduğundan bu isim kullanılmıştır. Sonrasında ekol ilerledikçe ve geliştikçe öteki taraftan bize bilgileri veren Saki adlı varlık tarafından ekole “Kblan Tragna” kısaca “Tragna” denmiştir. Kblan Tragna Ekolü’nün çalışmalarının toplandığı kitaba ise “Kbılantor Zkiruklam” denmektedir.



Çalışmalara ilk olarak 1987 yılında İstanbul, Bakırköy’de başlandı. Tüm her şeyin düzenlenmesi, sınıflandırılması derken tarih 1994’ü buldu. Fakat bazı kayıplar yaşandı ve bu kaybedilen bilgiler tekrar alınarak ve tekrardan düzenlenerek kitabın artık son hali tam olarak 4 Kasım 2004’te oluştu. Ekolün kurucuları ise Bülent Kısa ile Ozan Güner’dir.



SAKİ KİMDİR, NEDİR?


Saki esasında bir 6. Boyut varlığıdır. Bu varlık bize öteki taraftaki bilgileri veren, Tragna ekolünün dış şefi olan öğretici bir varlıktır. Başlarda ondan bilgiler isteyen kişiler maji ile alakalı bilgiler istediğinden onlara maji ile alakalı bilgiler vermiştir. Konu maji değil de başka bir alanla ilgili olsaydı Saki, o alanla ilgili bilgiler verirdi. Saki, Tragna ile ilgili bilgileri veren dış şeftir dedik ama nedir bu dış şef, kısaca bunu da izah etmekte fayda var.



Dış şef; bize öteki taraftaki bilgileri veren (astral) varlıktır. Tragna ile ilgili tüm bilgiler bu varlık tarafından bizlere aktarılmıştır. Dış şef; çalışmaları yöneten, idare eden yaşayan bir organizmadır. Yani esasında bu ekolde bir iç şef, yani içeriden idare eden bedenli (maddi) bir varlık yoktur. Her şey Saki adlı bu dış şef, yani başka bir boyutta olan bu varlık tarafından idare edilmektedir.



BÜLENT KISA


İnternette hakkında çokça yalan dolan dönen, bazı konuları yanlış anlaşılmalara yol açmış; kimine göre Karanlıklar Kahini, kimine göreyse haham... Kimine göre anarşist, kimine göreyse çakma bilgiler veren, uydurukçu... Kimine göre insanlara gerçeği aşılayan, kimine göreyse insanları yanlışa sürükleyen biri. Peki kimdir bu Bülent Kısa? Neden insanlar bu zat hakkında ikiye bölünmüş? Gerçekten Şeytan’ın bir peygamberi mi? Ölüm sebebi ne? Gerçekten bilgili biri mi? Hepsini mümkün mertebe açıklayacağım. Fakat öncelikle şunu bilmek gerekir ki; bu insan hakkında atıp tutan, kendi bildiklerini yayan ya da yaymaya çalışan çoğu kişinin akıllarındaki bilgiler sağdan soldan duyma, kesinliği olmayan ya da kişilerin bazı konulara yeterince vakıf olmadıklarından ötürü mabatlarından uydurdukları bilgilerdir. İlk olarak bu bilinmeli, göz önünde bulundurulmalıdır. Bülent Kısa hakkında gerçekten çok uzun bir yazı yazılabilir; fakat dilerim bu yeterli olur. Hazırsanız, buyurun...



Bülent Kısa, 7 Aralık 1947 tarihinde İstanbul’da doğdu. Evet... Bu kişinin doğum tarihi bile internette net olmamakla birlikte doğum yılı hepten yanlış. İnternetteki bilgilerde “1952” olarak yazar ama bu hatalıdır ve nereden çıkmıştır bilinmez... Kendisi esasında okültizme çok meraklı biriydi. İlk etaplarda dini ekollerden olan Kabala ve Havas ile uğraştı. Oldukça başarılı bir şekilde bu ekolleri kavradıktan ve yeterli potansiyele ulaştıktan sonra kendisi Ozan Güner ile Kblan Tragna ekolünü kurdu. Bazı kimseler ekolün Ozan Güner’in kurduğunu ve Bülent Kısa’nın yalnızca yardımcı olduğundan bahseder ama bu hepten saçmalıktır. Ekolün şefi daha önceden de belirttiğim gibi Saki, medyumu Ozan Güner ve operatörü ise Bülent Kısa’dır. Bu ekolde başta “Sekmet” adlı varlık ile çalışmalara başlanmış, sonradan Saki ile karşılaşılmış ve yola bu varlıkla devam edilmiştir. Kendisi aynı zamanda bu tür majikal ekollerin yanı sıra bazı dövüş sanatları ile profesyonel olarak ilgilenmiş birisidir. Bülent Kısa bu sanatların, insanın kendisini yalnızca bedensel olarak değil ruhsal olarak da eğiteceğine değinmiştir.



Kendisine astrolog dense de Bülent Kısa bu deyimi pek benimsememiş yalnızca meraklısı, ilgilisi olduğunu belirtmiştir. Zamanında, astroloji ile ilgilenenler doğru bilgiler edinsin diye bilinen bazı astrologlarla çok güçlü bir şekilde reklam süreci başlatmış ve insanların kendilerine ulaşabilmeleri için "Alo Astroloji" hatları oluşturulmuştur. Evet... Kendisine antrenör, okültist, majisyen, yazar, medyum gibi birçok ünvan eklenebilir; öyle ki kendisi oldukça çok yönlü, kendisini her açıdan geliştirmeye odaklanmış bir kişiydi. Yaşamı boyunca oldukça esprili, feminist, anarşist, meraklı ve cesur biriydi. Kendisi kadın haklarına son derece önem verir ve buna yeri geldikçe değinirdi. Boyun eğmeye karşı bir insandı. Hiçbir sisteme bağlı kalmazdı.


Kendisinin Şeytan’a taptığı ima edildiğinde ise kendisi şu cevabı vermiştir: “Benim Satanist olmam için tapılacak ya da korkulacak bir Şeytan’ın varlığını kabul etmek gerekir. Benden daha büyük bir şeytan kabul etmiyorum ki ben Şeytan’a tapar olayım.” Bu sözü bazı Satanistlerce “Şeytan’ın insanın içerisinde olduğu, insanda bir parçası olduğu” olarak anlaşılmıştır. Türkiye’de o dönemler Satanizm hakkında oldukça fazla yanlış anlaşılmalar oluşmuş ve bu yanlış anlaşılmalar yüzünden kendisi en sonunda kitaplar yazmış, röportajlar vermiştir. O zaman için yakından tanıdığı Ata Nirun’un Fenomen Dergisi’nde konuşmalar yapmıştır. Açıkçası kendisi Türkiye’de Satanizm’i en iyi bilen kişiydi. Satanizm hakkında “Bilinmeyen Yönleriyle Satanizm” kitabını çıkararak son noktayı koymuştur.



Kendisi aynı zamanda Toht grubunun kurucusudur ve bu grup 1987 – 1993 yılları arasında aktiflik sağlamıştır. Kendisinin başarılı bir falcı olduğunu da belirtmek gerek. Öyle ki dönemin birçok iş insanı ve siyasetçisi kendisine danışmıştır. Tarota ayrı bir ilgisi vardı ve Türkiye’ye tarotu tanıtmak isteyenler arasındaydı ve başarılı da oldu. Tabii, kendisine ait bir tarot destesi de oluşturmuş ve bu desteyle Dünya Tarot Ansiklopedisi’ne (The Encyclopedia of Tarot) Türkiye, Balkan ülkeleri ve Orta Doğu ülkelerinden ismini yazdırmış bilinen tek kişi olmuştur.


Kendisi insanlara istedikleri her bilgiyi mümkün mertebe vermeye çalışan, uygun gördüklerine çalışmalarını paylaşan biriydi. Asla da para peşinde koşarak bunu yapmamıştır. Elbette, emek karşılığı olarak belli miktarlarda karşılıklar almıştır fakat isteyen her zanaatkar yahut sanatkar emeğinin karşılığı olarak öyle ya da böyle bir karşılık alır; özellikle dönemin başarılı, bilinen bir insanıysanız bence hepiniz yaparsanız yoksa ne size gün içerisinde ulaşan insanın haddi hesabı kalır ne de kendinizin sosyal hayatı, onu da geçtim, dermanı kalır; bitkinlikten harap olurdunuz.



Peki, bu insan hakkında neden çeşitli görüş farklılıkları var? Biraz da buna değinmek gerekir. Öyle ki, zaten bu insanı kötüleyenlerin bilgi düzeyleri ve okültizme perspektif bakış açısı bellidir. Kimisi Bülent Kısa’nın çalışmalarının son derece dehşet verici olduğunu düşünürken, kimisi sürekli ekol değiştirmesine takılmış, kimisi (özellikle bazı Satanist kesimler) bu kişinin Karanlıklar Kahini değil de haham olduğunu vurgulamış (sırf Kabala ile uğraştığından ötürü), kimisi ise hiçbir şey bilmeyip sağdan soldan bilgi toplayarak yeni bir şeyler oluşturduğunu belirtmiştir.



Şimdi... Sırayla açıklayalım. Ekolündeki (Kblan Tragna) bilgiler oradan buradan alınan bilgiler midir ve ekolde dehşet verici olan nedir? Öncelikle Kblan Tragna tek kurtarıcı yol, tek hakiki ilimmiş gibi görülmemelidir. Öyle ki birçok yol vardır ve hepsi aynı kapıya ulaşır. Buradaki amaç; kişinin kendi gücünü geliştirmesi ve bunu ortaya koyması, “Bütün” ile olan farkındalığını güçlendirmesi, edinebildiği kadar bilgiyi edinmesi ve bunu uygun gördüklerine paylaşmasıdır. Tüm okült ilimlerin amacı budur. Bu ister Tragna olsun, ister Kabala olsun, ister Havas olsun değişmez. Bazı kişiler bu ilimleri sırf istediklerini elde etmek amaçlı (“sıradan büyü” dediğimiz alanda) kullansalar da bu ilimlerin esas amacı bahsettiğim çerçevededir. Çin’den Mısır’a, İnkalar’dan Kızılderililer’e tüm bu ilimlerin üzerlerindeki milli kıyafetleri çıkarırsanız zaten hepsinin hemen hemen aynı olduğunu göreceksiniz. İşin özeti; Bülent Kısa’nın kurmuş olduğu bu ekolün hiçbir çalıntı veya yapay yanı yoktur, her çalışma ise gayet çalışmaktadır.


Ayrıca kısa bir dipnotta fayda var -ki bu oldukça gerekli-: Her ekolün çalışması, o ekole özeldir ve o ekolün inisiyesini (adanmasını) olmamış kişiler ise o ilmin çalışmalarını yapamaz, yapsa da pek bir başarı elde edemez. Günümüzde görmüş olduğumuz -sözde- spiritüelistlerin, daha o ekolün inisiyesini olmamış insanlara uygulatmaya çalıştıkları farklı ekollerin çalışmaları esasen hiçbir şekilde istenilen başarıyı sağlamaz. Bir ilmin çalışmasını uygulamak istiyorsanız, önce o ilme vakıf olmalısınız. İnisiye olayı boşuna yok. Kblan Tragna’nın uydurma bir ekol olmadığını kavradığımızı varsayaraktan, bu ekolün dehşet verici yanının ne olduğu konusuna gelebiliriz.


İnsanların her birinin toplumsal, ailesel ve bireysel farklılıklardan ötürü ahlaki yapıları farklıdır. Bu da, insanların ekol seçmelerinde önemli rol oynamaktadır. Çünkü insanlar kendilerine uygun olanı seçmekteler. Yukarıda da bahsettiğim gibi, esasında ekoller üzerindeki milli kıyafetleri çıkarırsak hiçbir fark yoktur. Ekolleri farklı gösteren tek durum budur. Örneğin; Afrika ve Güney Amerika’daki ekoller biraz daha kanlıdır ve bu durum genelde insanları ürkütür. İskandinavya’daki ekoller ise insanlara sapkınca gelir, çünkü ekollerin bazılarında cinsellik kullanılmaktadır. İşte... Bunların hepsi insanların kendi ahlaksal durumlarına göre, insanların akıllarına farklı yansır. Halbuki, Tragna gibi birçok ekolde ahlaki yapılara çok önem verilmez. Çünkü her ekolün, kendi çalışmalarının astral düzlemde bir yansıması vardır. Örneğin: kan. Kan, esasında bağlayıcıdır; bir imza gibidir ve büyük bir enerji açığa çıkar. Cinsellikte de aynı şekilde büyük bir enerji açığa çıkar ve aynı zamanda dengeleyicidir. Fakat insanlar bunları toplumsal ahlak kuramlarına göre yargılar ve aslında ekoller için önemli değildir, ekollerdeki üyeler de bunları önemsemez. Çünkü ahlaki kuramların hiçbirinin “Bütün” için ya da “Kozmos” için anlamı yoktur. Kendisini okültizme adayanların elbette kendilerine göre ahlakı vardır fakat bunun majide gereksiz, önemsiz olduğunu bilirler.


Kblan Tragna’daki çalışmaların vahşetlik durumuna gelirsek... Bu ekolün çalışmalarının hiçbirinde ne tecavüz, ne pedofililik ne de başka bir saçmalık bulunmamaktadır. Yalnızca, yukarıda da belirttiğim gibi, insanların ahlaksal farklılıklarından dolayı bazı çalışmalar dehşet vericiymiş gibi durur. Öyle ki, açıkçası, dehşet verici bulanların büyük bir çoğunluğu da çalışmaları yanlış anlamış kişilerdir. Örneğin; çalışmalarda bir bebekten bahsedilir. İnsanlar ise bu bebeği gerçek bir bebek olarak algılar, halbuki bu bebek bir balmumu veya yeni bir enerji formudur. Eğer bir ekolü incelemek istiyorsanız, şahsi ahlaki değerlerinizi bir kenara koymalısınız. Genel insani ahlaki değerlerden bahsetmiyorum; insanların kalıplaşmış, şahsi ahlaki değerlerinden bahsediyorum. Elbette her insanın kendisine göre bir ahlakı vardır ama kalıplaşmış, insani yapılara uymayan bir ahlakla hiçbir ekol incelenemez.


Sürekli ekol değiştirme durumuna gelirsek... Bu durum şundan kaynaklı olur: Kişi, geliştikçe ve görüşleri farklılaştıkça artık değişen kendisine uygun ekollere geçmektedir. Bülent Kısa, sürekli olarak kendisini geliştirmeye çalışan biriydi ve bir görüş kendisine uygun görmese bile öğrenmeye meyilli bir insandı. İlk başlarda Kabala ve Havas ile uğraşan Bülent Kısa gelişti ve görüşleri değişti, kendisine uygun olarak da farklı çalışmalara yöneldi ve Kblan Tragna’yı Ozan Güner ile kurdu. Yani işin aslı, “Bu ekolden sıkıldım, ekol değiştireyim” gibi bir durum hiçbir zaman söz konusu olmadı. Kendisini geliştiren herkesin görüşleri bu yolda değişebilmektedir. Bu ise kötü bir durum değildir.


Hayatını mümkün olduğunca verimli geçirmeye çalışan Bülent Kısa, 12 Şubat 2006 tarihinde mide kanserinden dolayı vefat etmiştir. Kimisi yaptığı çalışmalardan, kimisi çokça sigara içmesinden kaynaklı öldüğünü düşünmektedir.


Son olarak, gelelim Bülent Kısa'nın Şeytan'ın peygamberi olduğu iddiasına... Bülent Kısa, belirttiğim gibi; Türkiye'de Satanizm'i en iyi bilen kişiydi ve Türkiye'de çoğu Satanist kesimce bilinen, Şeytan'ın vahyettiği inanılan kitapların vahyedildiği kişi olarak bilinmektedir. Bu vahyedilen kitaplar, internette de bulunabilen Gerçekler Kitabı, Ayetler Kitabı ve İsa Kitabı olarak bilinen üç kitaptır. Şu bilinmelidir ki; Bülent Kısa bu kitapları açıklayacak detaylı kitaplar yazmıştır. Gerçekler Kitabı Yorumu ve Uyanış kitapları bu üç şeytani kitabın destekleyicisidir. Henüz bu detayları bilmesini istemediği yakın kesimine "Benden kitabın vahyedildiği kişi, kitap hakkında bir yorum istedi ve ben de yazdım" diyerek Gerçekler Kitabı'nı açıklayan "Gerçekler Kitabı Yorumu" kitabını kastetmiştir. Zaten bu vahyedilen şeytani kitaplardan biri olan İsa Kitabı'nın -ki bu kitap diğer iki kitaptan sonra yazılmıştır- 1. bölümünün 45. ayetinin içerisinde şu sözler geçmektedir: "Kahinim yorum yazabilir ve açıklayabilir her şeyi düzgünce fakat Kitabımın geliş sırasını bozmayacak ve yapmayacak kendi kafasına göre herhangi bir düzenleme." Burada yorum yazma yetkisinin açıkça kahine/peygambere ait olduğu belirtilmiştir. O halde, az önce de belirttiğim gibi Bülent Kısa, henüz bu bilgiler için hazır olmayan bazı kişilere kendisinden yorum istendiğini ve bu istek üzerine bu yorum kitabını yazdığını belirtmiştir. Fakat açıkça bellidir ki, vahyedilen kişi kendisidir.


Burada bir dipnot düşmekte fayda var. Daha bu inancı kavramadan kendisini seçilmiş, Şeytan’ın peygamberi yahut Başrahibi ilan eden kişilere ve o safsatacılara inananlara da şunları izah etmeye çalışmak gerek... Şeytan kendi vahyettiği kitabında açıkça, yorum yazma yetkisinin o kitabın kahinine ait olduğunu dediğim gibi belirtmiştir. Fakat sonradan çıkan bu esas sahtekarlar, kendilerinin uydurmuş olduğu bazı kitaplar çıkarmakta ve bu kitapların diğer şeytani kitapların yorumları olduğunu ileri sürmektelerdir. Örneğin benim denk geldiğim, içerisinde gerek okültizm ve gerekse Satanizm’in bu mezhebi açısından son derece cahilane, bilgi eksikliğinden çokça yanlış yorumlar bulunan bir kitap olan -sözde- “Ayetler Kitabı Açıklaması” adlı bir e-kitap. Her şeyden öte çokça belirttiğim gibi, yorum yazma yetkisi yalnızca kitabı yazan kahinde bulunmakta; bu hükmü de geçtim yazan safsatacı ve müritleri “kitabı yazan kahin değil; tüm kahinler yorumlar yazabilir” gibi saçma bir düşünceye kapılmış olabilirler. Hadi diyelim ki öyle, şeytani kitaplardan biri olan ve -sözde- yorumunu yazmış oldukları Ayetler Kitabı’nın 4. Bölümünün 7. Ayetinde şu sözler geçmektedir: “Her gelen insan neslinde, benim gizli temsilcilerim ve karanlık olan rahibim ve karanlık olan rahibelerim ve karanlığın kahini olan bir kahinim bulunur, duruma göre erkek veya kadın. Bunları ben seçerim ve kutsarım.” Yani, ayetteki cümle açık ama bu insan topluluğuna daha açık anlatmakta fayda var. Ayet diyor ki, her gelen insan neslinde benim karanlığın kahini olan “BİR” kahinim bulunur. Bakın, bu insan neslinin peygamberi Bülent Kısa ise Bülent Kısa’dır, kahin her nesilde bir tanedir ve ondan başkası da olamaz. Ayrıca son cümlede de belirtildiği üzere kahinleri Şeytan’ın kendisi seçmektedir. Bu mezhepteki dini hiyerarşi şu şekildedir: Kahin/Peygamber > Başrahip > Başrahibe > Rahipler/Rahibeler > Başkanlar. Daha bu sıralamayı bilmeyenler, bana gelip “ben Şeytan’ın kahiniyim ve yorum yazdım” diyorlar. Oldukça acınası bir durum.


Tabii, bu “Ayetler Kitabı Açıklaması” adlı e-kitabı yazan kendisini kahin ilan etmemiş, iyi ki. Ama yorum yazma yetkisi ne rahip, rahibelerdedir ne de başrahiplerdedir; yetki yalnızca kahindedir. Sonraki kahinin ise bu yolun müridi olan iki kişinin çocuğu olacağı da Ayetler Kitabı’nın 5. Bölümünün 67. Ayetinde açıkça belirtilmektedir. Her halükarda bu sahtekarların hiçbir mantıklı açıklaması bulunmamaktadır.


Tüm bunların özeti: Bülent Kısa ne bir şarlatandır ne bir hahamdır ne de alanında bilgisiz birisidir. Gerçekten Türkiye’ye döneminde çok şey kazandırmış büyük bir okültist, majisyendir.



MEDYUM - OPERATÖR İLİŞKİSİ


Farklı bir boyuttan enerji bedenli bir formun çağrılması ve onunla iletişim kurulması güç bir durum olabilir. Bu güçlük, çoğu zaman çağıran kişinin kendi potansiyeli ve disiplini ile doğru orantıdadır. Çağıran kişi ne kadar güçlü olursa ve çalışma ne kadar disiplinli olursa varlığın gelme durumu o kadar yüksektir. Fakat iş, varlığı çağırmakla bitmez esasında. Çoğu insan, varlığı çağırmanın başarı olduğunu düşünür ama eğer söz konusu durum varlıktan bilgi almak ise işte orada durun, işiniz daha bitmemiştir. Bu durumda gelen varlığın verdiği bilgiler teyit edilmelidir ve işte bunun sonucunda başarı sağlanmış olmaktadır. Peki bu iş nasıl sağlanır ve kolaylığı nedir? Bu işin en uygun hali gelen enerji formundan bilgileri bu aleme aktaran medyum bir kişi ile bu aleme aktardığı bilgileri ölçen, biçen, doğrulayan operatör en az bir kişinin olmasıdır. Bu durumda hem varlık çağrılmış ve bilgiler alınmış olur hem de verilen bilgilerin doğru olup olmadığı ayıklanarak öz bilgiye ulaşılır. Eğer bu işlere yeni başlıyorsanız veya gelen varlığın doğru bilgiler verdiğinden emin olmak istiyorsanız en uygun yöntem tabii ki bu yöntemdir.



Yardım Alınan Kaynaklar:


  • Bülent Kısa, Büyü Sohbetleri Kitabı

  • Fenomen Dergisi

  • İsa Kitabı

  • Ayetler Kitabı

Commentaires


bottom of page